Nasıl İşveren Markası Olunur?
Çalışan bağlılığı ve motivasyonu yüksek, insan kaynakları maliyeti düşük, takdir ve teşekkür kültürünün geliştiği, itibar sahibi bir işveren markası olmak, bugünün şirketlerinin en büyük hayali!
İlk olarak 1996 yılında Simon Barrow tarafından, London Business School için yazılan bir makalede ortaya atılan “işveren markası” kavramı son zamanlarda popülerliğini gittikçe arttırmış ve şirketler tarafından daha çok benimsenmeye başlamış durumda! 2005 yılında, bu kavram üzerine Richard Mosley ile bir kitap da yazan Barrow, çalışanlara psikolojik, ekonomik, sosyal, eğitici faydaları bütünlük içerisinde sunan ve çalışanlar tarafından en çok tercih edilen şirketleri tanımlamak için bu terimi kullanıyor.
Çalıştığı yeri, şirketi sahiplenen, fikirlerini paylaşabilen, sorumluluk alabilen, kendilerine yatırım yapılan, fırsatlar yaratılan, takdir gören mutlu ve verimli çalışanlara sahip olan şirketler, işveren markası olma yolunda önemli bir adım atmış olurlar. Bu kavrama tam anlamıyla sahip olmak için hem insan kaynaklarına hem de üst yönetime büyük bir rol düşüyor! Yönetimin bu sürece dâhil olması başarıyı arttıracağından insan kaynakları, öncelikle onların desteği ile markalaşma yolunda adım atmalı.
Yetenekli kişileri rakip şirketlere kaptırmamak, tercih edilen şirket olmak ve kendi çatıları altında tutabilmek için günümüzde şirketlerin “işveren markası” diğer bir tabirle “çalışan markası” olması ve güçlü bir şirket kültürü kurması gerekiyor. Göründüğü kadar kolay olmayan, çok az şirketin ulaştığı, büyük bir özveri gerektiren bu kavram için yönetimin ve insan kaynaklarının A’dan Z’ye tüm sistemi kapsayan bir strateji geliştirmesi çok önemli!
Peki; çalışan bağlılığı ve motivasyonu yüksek, insan kaynakları maliyeti düşük, takdir ve teşekkür kültürünün geliştiği, itibar sahibi bir işveren markası olmak için ne yapmak gerekiyor?
Çalışan Deneyimi Yaratın
Sabah 9 akşam 6 işe gidip gelen, her günü benzer şekilde geçen, maaşını gününde alan ama hiçbir kişisel ilgi görmeyen, gelişmesi için gerekli imkân sağlanmayan özetle çalışan deneyimine kavuşamayan kişiler, şirketlere gerçek bir değer ve katkı sunmazlar; şirketlerin onlara yapmış olduğu gibi! Deneyim yaratmak derken kastettiğimiz etkinlikler düzenlemek, farklı organizasyonlar yapmak değil. Tabii ki bunlar da önemli ama işveren markası olmak için herkesin kendi işi çerçevesinde şirkete katkı sağlamasına izin vermelisiniz. Hem yüz yüze hem de sosyal bir platform üzerinden fikirlerin paylaşılacağı bir hoşgörü kültürü yaratmak önemli!
Kendilerini Geliştirebilecekleri Ortamlar Sağlayın
Kendilerine yatırım yapılmasını isteyen, hem iş yeteneklerini arttırabilecekleri hem kişisel yetkinlikler kazanabilecekleri eğitimlere katılabilecekleri ortamlar bekleyen çalışanlar, böyle fırsatlarla karşılaştıklarında işyerlerinin dolayısıyla markalarının değerini arttırırlar. Daha verimli, daha mutlu, daha motive olan çalışanlar için gelişim ve eğitim fırsatlarını, şirketin ayrılmaz bir parçası yapmalısınız.
Takdir Kültürü Oluşturun
Yaptığı işin fark edilmesini ve başarılı işlerinin takdir edilmesini bekleyen ve arzu eden çalışanlar, yöneticilerinin bu ufak ama önemli jestleri sayesinde şirkete daha çok bağlanırlar. İşveren markası olmak çalışanlarla mümkün olacağından onların sesine kulak vermelisiniz.
Doğal Marka Elçilerine Sahip Olun
Mutlu, memnun, bağlı çalışanlar, olumlu fikirlerini ve enerjilerini dışarıda da devam ettireceğinden ve şirketlerindeki pozitif ortamı anlatacaklarından bu potansiyeli taşıyan her bir çalışan, doğal bir marka elçisine dönüşür. Onların dışarıda yarattığı algı çok daha değerli olduğundan şirket kültürünü sağlam ve güçlü temelleri üzerine oturtarak, güçlü elçilere kavuşabilirsiniz. Çalışanlar iş yerinde mutlu olmalılar ki dışarıya da bunu yansıtabilsinler!
İstikrarlı ve Başarılı İnsan Kaynakları Yaratın
Çalışan markası yaratmada rolü çok büyük olan insan kaynakları departmanı, çalışanlar için önemli her detayı düşünmeli, adaletli bir ortam yaratmalı ve tabii ki doğru ekiplerin kurulmasına rehber olmalı. Adil bir iş yerinde çalıştıklarını düşünmeyen çalışanlara sahip olursanız hiçbir zaman işveren markası olamazsınız! İK, tutarlılığı her noktada sağlamalı, çalışana saygı duyulan ve değer verilen bir politika yaratmalı, onları geliştirecek ve mutlu edecek programlar ortaya çıkarmalı ki işveren markası olma yolunda gerekli olan değer ortaya çıksın. Pazarlama departmanının da yardımını alması gereken İK, ortaya çıkardığı projeleri marka yönetiminde uzman olan bu kişiler sayesinde gerekli mecralara ulaştırabilsin.
Asla Durmamalısınız!
İşveren markası olma kriterlerinin tamamını karşılasanız ve o unvana erişseniz bile asla durmamalısınız! Çalışanları etkilemenin yeni yollarını sürekli olarak aramalı, şirketinizin markalaşması için çalışmaya devam etmeli, çalışan sadakati programı kullanmalı, yeniliklere yer vermeli, farklı haklar sunmalı, dünyadaki trendleri takip etmeli, teknolojiyi kullanmalısınız.
İşveren Markası Olmanın Faydaları
İşveren markası olduğunuzda çalışanların, nitelikli insanlardan oluşmasına katkı sunarak, şirketin başarısını ve gücünü yükseltmiş olur aynı zamanda iş yerindeki motivasyonu ve bağlılığı arttırırsınız. Takdir kültürünü destekleyen ve bununla birlikte çalışanların daha mutlu olmasını sağlayan çalışan markası kavramı, işten ayrılma oranını azaltır ve insanlar böyle iş yerlerinde uzun süre çalışmak isterler.
İşveren markası unvanı sayesinde rakiplerin önüne geçebilir, şirketin itibarını ve bilinirliğini yükseltebilir ve hem çalışanlar hem müşteriler tarafından daha çok tercih edilebilirsiniz. Ortaya çıkan itibar ve kendini geliştirme ortamı sayesinde maaşların çalışanlar tarafından ikinci planda olmasını sağlayabilir ve maliyetlerde önemli bir düşüş elde edersiniz.
Bir yanıt yazın
You must be logged in to post a comment.